Kız Kulesi; Asya kıtasının Üsküdar kıyılarında, Boğaz’ın ortasında küçük bir adacık üzerinde kurulmuş, yıllar boyunca çeşitli amaçlara varlığını sürdürmüş. Türkiye’de; sayısız efsanesi ve rüya gibi panoramik manzarasıyla Kız Kulesi, aşkın zamansız bir simgesi olarak kabul ediliyor. Güzelliğiyle filmlere ve şiirlere ilham kaynağı olan Kız Kulesi, İstanbul’un en güzel yapılarından birisi olma özelliğini taşıyor. Hareketli tarihi, eşsiz manzarası ve efsaneleri; Kız Kulesi’nin en az diğer yapılar kadar ilgi çekici olmasını sağlıyor.
Küçük bir ada üzerine inşa edilen kulenin duvarlarının kalınlığı 5 metre; yüksekliği kuzeyde 28 metre iken güneyde 31 metre olarak biliniyor. Kule içindeki merdiven 23 metre yüksekliğinde ve 6 kattan oluşuyor. Toplam derinliği 21 metreyi geçen kulenin içinde taşlarla kaplı bir su kuyusu bulunuyor. Kız Kulesi Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. 1960’lardan beri müze olarak faaliyet gösteriyor. 1960 yılında yapılan restorasyon öncesi ise kulenin içinde bir zemin bulunmuyordu.
Kız Kulesi, 1833 yılında büyük bir onarımdan sonra Osmanlı-Barok mimari üslubunda bugünkü görünümünü alıyor. 1995-2000 döneminde, Kız Kulesi büyük ölçüde yenileniyor ve yakın zamana kadar restoran olarak hizmet veriyor. 2021 yılında ise T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Kız Kulesi Gözlerini Yeniden Açıyor” başlığıyla yeni bir restorasyon projesi başlatıldı. Yenileme çalışmasından bu yana kule halka kapatıldı.
İstanbul denince akıllara ilk gelen yapılardan biri olan bu destansı kule hakkındaki 10 ilginç bilgiye göz atalım…
Kız Kulesi Hakkındaki 10 İlginç Gerçek:
1- Kız Kulesi’ndeki Yılan Efsanesi
Efsaneye göre zamanın birinde Bizans krallarından birinin kızı olmuş. Kız doğduğunda zamanının meşhur kahinlerinden biri prenses hakkında bir kehanette bulunmuş. Krala bildirilen kehanete göre prenses, 18 yaşına bastığında bir yılan tarafından ısırılarak ölecekmiş. Kehanetten korkan kral, boğazın ortasındaki kayalık adaya bir kule inşa edilmesini emretmiş. Bu sayede biricik kızı prensesi, kehanetteki yılandan kesinlikle koruyacağına inanmış. Ne de olsa denizin ortasındaki bir kayalıkta bir yılanın yaşaması mümkün olamazmış. Prensese bu adada; kehanete dair hiçbir risk bulunmayan ve tehlikeden uzak yaşayabileceği bir alan yaratmış. Fakat alınan bütün tedbirlere rağmen prenses kehanetten kaçamamış. 18’nci doğum günü gelip çattığında, prensesin aşığının yolladığı üzüm sepeti, hizmetçileri tarafından prensese getirilmiş. Bu üzüm sepetine saklanan bir yılan Kız Kulesi’ne ulaşabilmiş ve prensesin sonunu getirmiş.
2- Leandra’nın Aşkı
Başka bir efsaneye göre Leandra adında genç bir adam kulede yaşayan bir kıza âşık olmuş. Her gece sevgilisiyle buluşmak için karşı kıyı tarafından kuleye doğru yüzmüş. Kulede yaşayan sevgilisi Leandra’ya yolu göstermek için kayaların üzerinde ateş yakıyormuş. Fırtınalı bir gecede kızın Leandra için yaktığı ateş sönmüş. Leandra, Kız Kulesi’nin bulunduğu kayaları bulamamış ve yolunu kaybetmiş. Soğuk ve karanlık sularda kaybolup boğulmuş. Bunun üzerine kulede yaşayan sevgilisi onun kaybına dayanamamış ve kendi canına kıymış.
3- Sevgi Dolu İki Kule Efsanesi
Bir başka efsane, İstanbul’un iki ikonik kulesinin, Anadolu yakasındaki Kız Kulesi ve Avrupa yakasındaki Galata Kulesi’nin aslında birbirine âşık olduğunu söylüyor. Hikâye, yüzyıllarca birbirlerini sevdiklerini ancak iletişim kuramadıkları için her birinin aşkını platonik olarak kabul ettiklerini aktarıyor. Hikâyeye göre Galata Kulesi, Kız Kulesi için yüzlerce mektup yazmış ancak onları gönderememiş.
4- Battal Gazi ile Valinin Kızının Aşkı Efsanesi
Selçuklu dönemiyle ilişkilendirilen bir Battal Gazi efsanesi ise mutlu son ile bitiyor. Efsaneye göre Battal Gazi; Üsküdar Valisi’nin kızına âşık olunca, vali kızını burada bir kuleye hapsediyor. Battal Gazi bunu duyuyor, kuleye saldırıyor ve valinin kızıyla birlikte kaçıyor.
5- Evliya Çelebi’nin Hikayesi
Evliya Çelebi’nin hikayesi Osmanlı döneminde geçiyor. Çelebi, Sultan Bayezid zamanında Kız Kulesi’nde bir mukaddes adam yaşadığını, cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üzerine oturduğunu ve her gün sultana ders vermek için Sarayburnu’na gittiğini yazıyor.
6- Efsanelerin Ardındaki Tarihi Kayıtlar
Efsaneler bir kenara bırakılıp somut kanıtlara bakıldığında Üsküdar kıyısındaki kayaların üzerinde insan yapımı bir yapının varlığına dair ilk net bilginin 12. yüzyıla ait olduğu görülüyor. Kayıtlar Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos’un İstanbul Boğazı’nın Marmara yakasına iki savunma kulesi yaptırdığını gösteriyor. Biri Kız Kulesi’nin bulunduğu yerde, diğeri Sarayburnu kıyısında bulunuyor. Hatta bugün denizden kaçakçılığı önlemek için bu kulelerin arasına zincir çekilmiş olduğu da biliniyor. Bizans tarihçileri, Osmanlı Padişahı Orhan’ın Üsküdar’a geldiğini ve Orhan’ın eşinin babası Kantakuzenos’un Sultan Orhan’a delege göndermek için karşı taraftan Kız Kulesi’ne geldiğini de kaydediyor. Konstantinopolis’in fethi sırasında bir Venedik deniz timinin burayı üs olarak kullandığına dair bilgiler de kayıtlarda yer alıyor. Eldeki kayıtlar ne olursa olsun, kulenin mimarının kim olduğu ve Kız Kulesi’ni kimin yaptığı bilinmiyor.
7- Arcla, Damalis ve Leandros Kulesi
Kız Kulesi’nin tarihi 4. yüzyıla kadar uzanıyor. Kulenin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Kız Kulesi; Üsküdar Mahallesi’ndeki son Bizans yapısı olma özelliğini koruyor. Kız Kulesi’nin tarihteki bilinen isimleri şöyle sıralanabilir: Arcla, Damalis ve Leandros Kulesi.
Atinalı Alkibiades tarafından İstanbul Boğazı’ndaki trafiği kontrol etmek ve vergi almak için yaptırılan yapı, dönemi içerisinde önemli bir kontrol noktası haline geliyor. Kulenin tarihte Atina Kralı Chares’in karısı Damalis’in adını aldığı da söyleniyor. Bir efsaneden esinlenilerek Bizans döneminde kuleye “küçük kale” anlamına gelen Arcla adı verildiği de ifade ediliyor. Tarihi yapıya bugünkü adını verenler ise Osmanlılar oluyor.
8- Ahşap Kule
İstanbul’un fethinden sonra kule yıkılıyor ve yerine ahşap maket yapılıyor. Fetihten sonra, Fatih Sultan Mehmet, şimdiki Kız Kulesi’nin bulunduğu yere kayaların üzerine bir kale yaptırıyor. Fatih Sultan Mehmet, kalenin her tarafına toplar yerleştiriyor. Ahşap kule de kayıtlara göre 1719 yılında çıkan bir yangında yıkılıyor.
9- Kulenin Kullanım Amaçlarından Biri: Karantina Noktası
Bizans tarihçilerine göre Kız Kulesi, İstanbul Boğazı üzerinden İstanbul’a yapılan saldırılar sırasında gerilmiş olan büyük zincirin bir ucunun demirlendiği yerdi. Kız Kulesi, tarihi boyunca birçok farklı amaca hizmet ediyor. Bizans döneminde özel istasyon, Osmanlı döneminde gözetleme kulesi, deniz feneri ve radyo istasyonu olarak kullanılıyor. 1830’larda kolera salgını sırasında karantina istasyonu ve hastane olarak bile hizmet veriyor.
10- Kız Kulesi’nin Günümüze Uzanan Görünümü
Osmanlı döneminde kaledeki en büyük onarım çalışması II. Mahmud (1808-1839) döneminde yapılıyor. Hattat Rakim’in kitabesinde belgelenen ve 1832-1833 yıllarında tamamlanan bu restorasyon, Kız Kulesi’ne bugünkü şeklini veriyor. Kule daha sonra 1943’te betonarme ile çevriliyor. 1959’da orduya teslim ediliyor ve bir süre radar istasyonu olarak kullanılıyor. Kız Kulesi, 1982 yılında Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne devrediliyor hatta bir süre siyanür deposu olarak bile kullanılıyor. Aradan geçen uzun zaman sonunda, insanlar Kız Kulesi’ni yakından görme şansı buluyor. Restorasyonu gerçekleştiren ekip, özellikle üniversite arşivleri ve kütüphanelerinde bulabildikleri tüm erişilebilir verileri kullanıyor. Tüm bu yazılı kaynaklar, arşiv kayıtları, gravürler, eski fotoğraflar, sözlü ve yazılı yazışmalar tek tek değerlendiriliyor. Restorasyon çalışmaları başladıktan sonra öngörülemeyen bazı tarihi keşifler de ortaya çıkıyor.
Siz de yeni teknolojileri yakından takip eden biri iseniz tüm teknolojik ihtiyaçlarınız için buraya tıklayabilirsiniz.