Bilgisayar ve internet teknolojisinin hayatımıza girmesiyle birlikte, birçok işte hem zaman kazanmaya hem de yapamayacağımız şeyleri yapabilmeye başlıyoruz. Arama motorlarından mobil teknolojiye kadar birçok alanda hız kazanıyoruz. Eskiden sadece bilim kurgu filmlerinde konusu edilen teknolojiler, yapay zeka geliştikçe gerçek olmaya başlıyor.

Yapay zeka teknolojisinin endüstride kullanılmaya başlamasıyla, hammaddeler daha verimli kullanılıyor, insan kontrolünün azalmasıyla birlikte ürün kalitesi artıyor, kurulan otomasyon sistemler ile üretim aksamadan devam ediyor.

Aynı zamanda şirketlerin karar alma mekanizmaları da yapay zeka teknolojisine emanet ediliyor artık. Tüm verilerin depolandığı yapay zekalar çeşitli analizler yapıyor ve şirketlerin bir konuda karar almasında en mantıklı ve doğru sonuca ulaşmaya çalışıyor. Bir şirket için bu kadar önemli bir konunun yapay zekaya bırakılmasının en büyük nedeni ise, karar aşamasında duygusal davranmaması olarak görülüyor. Şirketlerin yönetim kurullarında alınan kararların çoğunluğunda duygular da ön plana çıkıyor ve hatalı kararlar alınabiliyor. Yapay zeka ile bunun önüne geçilmek isteniyor.

Bu verilerden yola çıkıldığında yapay zekanın iş dünyasına sunduğu en büyük avantaj hata yapma oranını büyük ölçüde azaltması oluyor.

İş dünyasında olduğu kadar kişisel hayatlarımızda da yapay zeka ve makine öğrenmesi etkili olmaya başlıyor. Bu konuda henüz başlangıç aşamasında olduğu düşünülse bile, birçok alanda en büyük yardımcılarımızdan biri oluyor. Teknoloji şirketlerinin sunduğu kişisel asistanlar ve ev asistanları sayesinde pek çok alanda yapay zekayı kullanıyoruz. Akıllı ev teknolojisi ve akıllı cihazlar hayatımızı büyük ölçüde planlamamıza ve zaman kazanmamıza yardımcı oluyor.

Uzay araştırmalarından kişisel kullanıma kadar gelişim açısından yapay zekanın çok fazla faydası bulunuyor. Yapılan geliştirmeler faydalı oldukça önü daha çok açılıyor ve her teknolojik gelişmeyle birlikte hızlanıyor. Derin makine öğrenmesiyle birlikte her geçen gün daha da akıllanıyor.

Yapay zekanın gelecekte nereye kadar gidebileceğini kestirmek güç görünüyor. Bunun için geçmişten günümüze hangi aşamalardan geçtiğine bakmamız önemli bir bakış açısı sunuyor.

1950: Turing Testi

Alan Turing, 1950 yılında yayımlanan “Computing Machinery and Intelligence” isimli makalesinde, o yıllarda ismi makine zekası olarak geçen yapay zeka ile ilgili şu soruyu yanıtlamaya çalışıyordu: Bir makine gerçekten düşünebilir mi?

O yıllarda İngilizlerin verdiği partilerdeki en popüler oyunlar arasında “Taklit Oyunu” yer alıyordu. Bu oyuna göre, bir erkek ve bir kadın iki farklı odada saklanıyor ve seyircilerin kendilerine sorduğu sorulara yazılı olarak cevap veriyordu. Buradaki amaç, verdikleri cevaplara göre kendilerinin karşısındaki kişi olduklarını inandırmak oluyordu. Alan Turing, makinesini test etmek için odadaki insanlardan birini makine ile değiştiriyor. Konukların sordukları cevapları makine yanıtlamaya başlıyor. Oyunun sonunda katılımcılar, makinenin performansı değerlendirdiğinde oy birliği ile işe yaradığını iletiyorlardı.

Alan Turing’in o yıllarda sorduğu, makineler düşünebilir mi sorusu, bugünkü çalışmaların da temelini oluşturuyor.

1956: Dartmouth Konferansı

Yapay zekanın hikayesine bir başlangıç noktasının belirlenmesi istense, o da Dartmouth Konferansı olarak görünüyor. Çünkü altı gün süren bu koferansta, bu yeni alanı tanımlamak için ilk kez “yapay zeka” kelimesi John McCarthy tarafından kullanılıyor.

Bu konferansa katılan yaklaşık 15 biliminsanı, bugün yapay zeka konusunda önemli oyuncular arasında yer alıyor.

1957: Yapay Sinir Ağı

“Perceptron” yani Türkçe karşılığı olarak “Algılama” da diyebileceğimiz ilk yapay sinir ağlarının yaratılmasıyla 1957 yılında beynin iç mekaniği taklit edilmeye çalışılıyor. Bu süreç ile birlikte, mucidi Amerikalı psikolog Frank Rosenblatt, insan beyninin öğrenme yeteneklerini bir bilgisayarda simüle ediyor. Bu gelişme, yapay zeka ve makine öğrenme tarihinde çok önemli bir ilerleme olarak geçiyor.

1966: İlk Mobil Robot

Amerika Birleşik Devletleri’nin Stanford Araştırma Enstitüsü’ndeki bir araştırma grubu, kendi eylemleri üzerinde akıl yürütebilen ilk mobil robot olan Shakey’i 1966 yılında geliştirmeyi başarıyor. Üç tekerlek üzerinde durabilen Shakey, görüntü olarak eski bir bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi görüntüsüyle dikkat çekiyor. Ancak yapay zeka ve robotik anlamında gerçek bir atılım olsa da, eksik yönleri bulunuyordu. İnsan talimatlarını anlamak için doğal dilin işlenmesi, kendi izlerini takip etmek için araştırma algoritmalarının geliştirilmesi, çevreyi yorumlamak için sensörler ve bilgisayar vizyonu, bir sonraki eylemine hazırlanmak için planlama sistemi ve eylemleri gerçekleştirme gibi özelliklere bakıldığında hepsinin otonom arabaların başlangıcı olduğu görülüyor.

yapay zeka tarihcesi teknosa

1989: Evrişimsel Ağların Doğuşu

Fransız bilim laboratuvarı, 1989 yılında ilk evrişimsel ağ teknolojini geliştiriyor. Evrişimsel ağ teknolojisi, tanım olarak derin öğrenme alanına hizmet ediyor ve bunun bir alt dalı olarak yer alıyor. Genel kullanımı daha çok görsel bilginin analiz edilmesi konusunda oluyor. Bu teknolojinin ilk başarısı, paketlerdeki posta kodunun hanelerin tanınmasında kullanılmasıyla elde ediyor. ABD Posta Servisi, bunun ilk endüstriyel kullanımını yapıyor. Daha sonra aynı teknolojiye dayalı olarak dünya çapında bir çek okuma yazılımı dağıtılıyor. Bu teknolojinin hayata geçmesi 1996 yılını buluyor ve tüm bankalarda kullanılmaya başlıyor.

1990: Loebner Ödülü

Amerikalı mucit Hugh Loebner, Cambridge Davranış Araştırmaları Merkezi ile birlikte 1990 yılında bir yarışma başlatıyor. Bu yaşıma, yapay zeka alanında yapılan araştırmaların ileri taşınması amacını taşıyor.

1997: Deep Blue Satranç Şampiyonu Garry Kasparov’u Yeniyor

1996 yılında IBM tarafından geliştirilen Deep Blue, dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov’a meydan okumasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Bu olay bir bilgisayarın insan zekasına karşı ilk meydan okuması olarak tarihe geçiyor. Philadelphia’da 10 – 17 Şubat 1996 tarihleri arasında gerçekleştirilen turnuvayı Garry Kasparov 4-2’lik bir galibiyetle sonuçlandırıyor. Bu turnuvanın ilk setinde Deep Blue galip geldiği için, klasik bir oyunda bir dünya şampiyonunu yenen ilk bilgisayar programı oluyor.

Garry Kasparov’un bu galibiyetinden sonra IBM mühendisleri Deep Blue üzerinde çalışmalara ve geliştirmelere devam ediyor. 1997 yılında maçın rövanşı oynanıyor. Rövanş, 3 – 11 Mayıs 1997 tarihleri arasında New York’ta düzenleniyor. Bu karşılaşmanın ilk setini Kasparov kazansa da karşılaşma 3,5-2,5 Deep Blue’nun üstünlüğü ile sonuçlanıyor. Turnuva sonrasında Kasparov’un yaptığı açıklamada, altıncı sette Deep Blue tarafından yapılan bir hamleyi anlayamadığı için kafasının karıştığını belirtiyor. Bu hareketinden sonra Deep Blue sadece 19 hamlede Kasparov’u mağlup etmeyi başarıyor. Bu galibiyet ile Deep Blue, bir turnuvada bir dünya şampiyonunu yenen ilk bilgisayar ünvanını alıyor.

Ayrıca bu galibiyetin bir başka anlamı daha oluyor. Bu galibiyet ile uzun süredir ihmal edilen makine öğrenme teknolojisi ve yapay zekaya olan ilgi tekrar canlanmaya başlıyor.

2005: İlk Otonom Araç

2004 yılında ABD Savunma ve İleri Araştırma Projeleri Ajansı DARPA, insansız ve otonom kara araçları için büyük bir yarışma başlatıyor. Açıklanan kurallarda sadece aracın otonom olarak hareket etmesi ve 10 saatten kısa sürede verilen bir devreyi tamamlaması isteniyor. Bunun karşılığında ödül olarak ise tam 1 milyon dolar veriliyor. Ertesi yıl 2005 yılında, SRI şirketinin robotu Stanley, yarışmaya katılan 22 aracı geride bırakarak yarışmayı kazanıyor.

2007: Robotlar için İlk Etik Tüzük Oluşturuluyor

1940 yılların önemli yazarlarından Isaac Asimov’un yazdığı kurallardan esinlenen Güney Kore, robot teknolojisindeki gelişmeleri ön görerek bir Robot Etik Tüzüğü oluşturuyor. Bu tüzüğe göre, robotların insanlara saldırması ve insanların başkalarına zarar vermesini engelleyecek şekilde programlanması gerekiyor. İkinci kural ise, robotlar birinci yasa ile çelişmediği sürece, yani bir insana zarar verilmediği sürece her zaman insanlara itaat etme zorunluluğu bulunuyor. Üçüncü kural ise, robotları da düşünüyor ve diğer iki yasa ile çelişmediği sürece robotların kendilerini korumasına izin veriyor.

2011: IBM Watson ile Bilgi Yarışmasını Kazanıyor

1997 yılında dünya satranç şampiyonunu yenen bilgisayarı üreten IBM, 2011 yılında ABD’de yayımlanan Jeopardy yarışmasına katılacak bir bilgisayar üretiyor. Bu yarışmaya, oyunun en başarılı iki yarışmacısı ile birlikte katılıyor ve birbirilerine karşı yarışıyorlar. IBM’in burada amaçladığı meydan okuma aslında doğal konuşma dilini anlayan ve sorulan sorulara doğru cevaplar veren teknolojiyi üretmek oluyor. Yarışmanın sonunda IBM’in bilgisayarı Watson iki yarışmacıyı da yenerek 1 milyon doların sahibi oluyor. Bu oyun, Jeopardy yarışması tarihinde insanın bir makineye karşı olan ilk yarışı olarak tarihe geçiyor. Watson, 15 TB RAM’i ve 2.880 işlemcisi ile gerçek bir süper bilgisayar olduğunu kanıtlıyor.

2011: Siri ile İlk Sesli Kişisel Asistan

Yapay zeka yarışmasında tüm teknoloji şirketleri gibi Apple da geliştirmeler sunmaya devam ediyor. Bu geliştirmelerin belki de en büyük ilham kaynağı Siri oluyor. Sesle kontrol edilebilen bu kişisel asistan, Apple kullanıcılarının sorularını yanıtlıyor ve aradıkları bilgiyi sesli olarak sunabiliyor. Bu teknoloji birçok firma için ilham verici yeni geliştirmelere yol açıyor. Siri’den yola çıkarak 2014 yılında Microsoft da sanal asistanı Cortana’yı, Amazon ise Alexa isimli kişisel asistanını piyasaya sürüyor. Alexa’nın en önemli özelliği akıllı ev teknolojisinin önünü açması oluyor.

2016: AlphaGo, Asya’da Büyük Yankı Uyandırıyor

2014 yılında Google tarafından satın alınan bir İngiliz şirketin geliştirdiği AlphaGo yapay zeka teknolojisi, Fransa ve Avrupa Go şampiyonu Fan Hui’yi yendikten sonra dünyanın iyi Go oyuncusuna meydan okuyor. 2016 yılında Güney Koreli Lee Sedol ile oynadıkları Go oyununda AlphaGo yine galip geliyor ve Asya’da büyük bir yankı uyandırıyor. Karmaşık ve asırlık bir strateji oyunu olan Go’da, makinenin insana karşı kazandığı bu zafer, medyada da çok büyük etki yaratıyor. Bu zafer ile ilk olarak makinelerin derin öğrenme teknolojisinin gelişi kutsanmış oluyor. Ayrıca Go oyunu özelinde yeni ve daha önce hiç düşünülmemiş yollar açıyor. Bütün bunların yanında yapay zekada ustalaşma yarışında geride kalmış olan Çin’i uyandıran en büyük etkeni yaratıyor.

2016: İnsansı Robotlar Geliyor

Son yıllarda yapay zeka teknolojisinde yapılan geliştirmeler hız kesmiyor. Hanson Robotics firması, ilk insansı robotunu geliştiriyor. Sophia adını verdiği bu robotu ilk robot vatandaş olarak kabul ettiriyor. Sophia’yı diğer robotlardan ayıran özellikleri görme, yüz ifadeleri yapma ve yapay zeka aracılığı ile iletişim kurma yeteneği oluyor. Bu özellikleriyle gerçek bir insana benzerliği, teknolojinin gideceği yer konusunda herkese bir fikir veriyor.

Ayrıca yine 2016 yılında kişisel sanal asistan teknolojisi de gelişmeye devam ediyor. Google Home, kullanıcılarına görevlerini hatırlatma, randevu oluşturma ve sesi kullanarak bilgi öğrenme gibi işlerde yardımcı olacak kişisel asistan hizmetini sunuyor.

Günümüz

Yapay zeka teknolojisinde günümüze gelindiğinde ise, artık hayal edilebilen birçok iş yapay zeka tarafından kolayca yapılabiliyor. Chatbot adı verilen iletişim programında kullanılan makine öğrenme sistemi, insanlarla iletişim kurabiliyor. Ayrıca yapay zeka teknolojisi ile metinler üretilebiliyor ve makineler birbirleri ile iletişime geçebiliyor. Yapay zeka teknolojisi günlük hayatımıza da girmeye başladıktan sonra hem iş hem de kişisel kullanımlarımızda gelişmeye devam edecek gibi görünüyor.

Yukarıda yapay zekanın tarihçesi hakkında bilgiler paylaştık.

Siz de tüm teknolojik ihtiyaçlarınız için buraya tıklayabilirsiniz.

0 Shares:
Diğer Yazılarımızı İnceleyin
Fotosel Nedir? Nasıl Çalışır?
Devamını Oku

Fotosel Nedir? Nasıl Çalışır?

Fotosel genellikle güvenlik ve aydınlatma sistemlerinde kullanılan bir ışın teknolojisidir. Sensör sayesinde çalışır ve fiziksel müdahale gerektirmeden kapının…
En Güçlü 10 Şarjlı Matkap
Devamını Oku

En Güçlü 10 Şarjlı Matkap

Çok yönlü elektrikli el aletleri içinde yer alan şarjlı matkaplar, priz yakınında bulunma zorunluluğu olmadan dilediğiniz her yerde…